Menu

7 Kasım 2008 Cuma

Oyun

Aklımdan o kadar çok duygu, olgu, durum, zaman, mekan geçiyor ki... Hepsine birden yetişemiyorum. Aktaramıyorum. Yönlendiremiyorum. Yazamıyorum, çizemiyorum, söyleyemiyorum, yapamıyorum. 

Kelimelerim birbirine dolanıyor, kalemimin ucu kırılıyor, silgim çizgilerimi dağıtıyor, çayım masama dökülüyor, masamın lambası bozuluyor, misketlerim yere saçılıyor ve yatağımın altına kaçıyorlar, gitarım durduğu yerde tozlanıyor, fırçalarımın rengi değişiyor, tokam saçımı tutmuyor, şampuanım yine bitiyor, tırnaklarım yine uzadı, yine susadım, yine geldi uykum.............. Yine tıkandım...

Ama sebebini bilmediğim bir mutluluk yol bulmaya çalışıyor içimde. Ve sebebini bilmediğim bir kırgınlık dolanıyor zihnimde bir yerlerde. Mutlulukla göz göze gelmek için kapatıyorum gözlerimi. Bu sırada kırgınlık, onu görmemden çekinip saklıyor kendini... Tüm gece saklambaç oynuyoruz beraber. Bazen canımız sıkılınca yakar top oynuyoruz saklambaçı bırakıp. Birbirimizi ebeliyoruz gece boyu. O kadar eğleniyorum ki... Hatta bazen düşünüyorum "Kendi kendine benim kadar eğlenebilen var mıdır?" diye. Hmmm. Pek sanmıyorum. 

Neyse... Hala toplanmayı bekleyen misketlerim var benim. Traşlanması gereken kalemlerim, kesilmesi gereken tırnaklarım ve görülmesi gereken rüyalarım...

Haydi eyvallah...