Menu

22 Eylül 2011 Perşembe

19 Temmuz 2011 Salı

Hangi ...?

Hangi "sen"in hayalini kurduğun hayat bu?
Hangi "sen"in hayaline giden çakıllı yol bu?
Şu an mı yoksa gelecek mi güzel olmalı?
Işığa ulaşmak için illa loştan mı geçmelisin?
Kim için, ne için, ne yapıyorsun?
Yoksa her şey bir ilüzyon mu?
Sıcacık deniz kumlarını mı sivri çakıl taşları olarak görüyorsun şimdilik?
Gözlerini ovuştursan geçecek mi acaba hepsi?
Aslında serin deniz sularına giderken ayakların mı yanıyor sadece güzel kumlarda yoksa?
Düşün bunları şimdi.
Biraz da uyu benim için.
Kumlar soğuyana dek uyu.
Gecenin rüzgarı yüzüne değene kadar uyu.
Uyandığında güzel ve gerçek bir sabaha uyanacaksın ya da ne bileyim işte...
Ama uyu şimdi.
Ha bir de düşün düşün b..tur işin...

20 Haziran 2011 Pazartesi

Yine ama yeni...

Yakın ama henüz değil. Gerçek ama belirsiz. Umutlu ama sıkkın. Renkli ama karanlık. Güzel ama buğulu... Yine ben. Yine sen. Yine onlar. Ama yeniden... Daha zor ama daha huzurlu. Yeniden... Yeni ben. Yeni sen...v.s.

8 Mayıs 2011 Pazar

Ne çok yorulmuşum...

Yıllardır ilk defa bu kadar ağır bir yorgunluk hisettim. İliklerime kadar... Bunca yılın birikimi gibi. Ne çok yorulmuşum... Dün sabaha karşı Eskişehir'e geldim. Eve ulaştığımda hiç kimse yoktu caddede. Ne insan ne araba ne de hayvan. Hiçbir şey. Dışarda olmama rağmen duydum kulaklarımdaki çınlama sesini. Yüzüm güldü birden. Sessizlik bazen ne kadar güzelmiş. İhtiyaçmış bazen meğer... İstanbul'un gürültüsüymüş sanki beni asıl yoran. Hiç sessizlik yaşamamışım sanki orada...

Tekrar dönüyorum Ankara'ya. Orayı bile özlemişim sanki. Evimi, ofisimi, okulumu, sokağımı, kaplumbağalarımı, Haydut'un manasızca bakışını, markete gitmeyi, her sabah aynı otobüse binmeyi, aynı yüzleri izleyerek işe gitmeyi, kendimi ve en çok seni, tüm bu sıradan şeylerden keyif almamı sağlayan seni. Ne çok özlemişim...

Tamam neyse... Haydi yaşayalım!

30 Ocak 2011 Pazar

İyiki varsınız... İyiki varsın...

Ah Eskişehir... Yine kar ile karşıladın beni. Beyaza bulandım gardan çıkar çıkmaz. Yüzümde bir tebessüm oluştu. Zihnimden bir aydınlık yayıldı bedenime. Ne kadar griye bulaştıysam Ankara'da, orada, burada hepsi aktı gitti saçlarımın ucundan. Öylece izledim güzelim kardan kaçışıp duran insanları. Oysa bir durup izleseler onu, onunla senin uyumunu, eminim büyülenirler. Ama görmüyorlar. O gece görmedi oradaki kimse senin kar içindeki güzelliğini, yorgunluğunu, renklerini. Neyse, bana ne işte. Ben gördüm onca heyecanı o gün ve baştan başladım her şeye sanki. Bir kez daha mı değiştim acaba o gece?.. Bilemiyorum. Takip edemiyorum artık kendimi. Değişimimi. Hayatımın akışını. Mutluluklarımı. Hüzünlerimi...v.s. O yüzden arada bir yazıyorum yakaladıkça aklımda uçuşan kelimeleri. Nadiren yakalayabiliyorum belki ama okuduğumda nereden nereye geldiğimi, ne kadar değiştiğimi göstermeye yetiyor yazdığım bir avuç cümle...

Dün hayatıma yeni bir dönem eklendi. İnşallah ömrüm boyunca benimle olacak bir yaşam parçası. Benimle birlikte büyüyecek, gelişecek, çeşitlenecek, renklenecek bir dönem. Bir yaşam parçası. Sonu olmayan bir müzik gibi. Baktıkça seni içine alan bir renk gibi. Kokladıkça koklamak istediğin bir koku gibi. Dedim ya, yeni bir yaşam parçam oldu. O parçamı en güzel ışığıyla muhafaza edeceğim. Koruyacağım. Besleyeceğim. En azından elimden geleni yapacağım. Belki bir gün bir yaşam parçam değil, "ben" olacak onca şey. O ve ben. Her şey çok güzel olacak...

Ve Eskişehir... Canım Eskişehir. Bir gün yine kar ile karşılayacaksın beni. Bu sefer gri olmayacak avuçlarımda. Buğu olmayacak gözlerimde. Tanıyamayacaksın beni. "Ne kadar da mutlu görünüyorsun" diye fısıldayacaksın kulağıma. Bense sadece hafif bir tebessümle izleyeceğim senin kardaki güzelliğini ve teşekkür edeceğim belki de sana. Ah Eskişehir... Sen olmasan ben, biz olur muyduk acaba? Aslında en büyük teşekkürüm sana olacak belki o gün. Bir sana, bir aileme, bir ailesine, bir O'na. Hepiniz. İyiki varsınız... İyiki varsın