Bu gün yine aldım kalemi elime. Öylesine karalayım diye. O kadar çok şey geçtiki aklımdan... Yazamadım. Hangi birinden yola çıkacaktım ki? Hangi "Gökçe"yi yazacaktım? Neyin peşinden gidecektim?... Bembeyaz kağıdı izledim uzun süre. Zihnimin renkli odalarında dolanan bir şeyleri kovaladım durdum. Yakalayamadım. Ya yazacak kadar net değillerdi ya da yazacak kadar önemli...
O yaşlarda öyledir ya. Ne hissetsen, ne görsen önemlidir, heyecan verici. Hemen paylaşmak istersin herhangi bir şeyle. Bir resim ile, bir şarkı ile, bir kağıt ile. Şimdiyse yaşananlar çok daha yoğun, çok daha değerli, çok daha dolu olmasına rağmen hali olmuyor belki de insanın paylaşmaya. Her şey o kadar hızlı gidiyor ki, her şey o kadar hızlı değişiyor ki, onu paylaşmanın bir manası kalmıyor. Havada asılı kalmış onca kelime bulutu gibi. Anlattıkça anlamsızlaşacak sanıyorsun yaşadıkların, gördüklerin, hissettiklerin... Ve susuyorsun... Ceplerine doldurmaya çalışıyorsun bütün bunları. İstediğinde çıkarıp şöyle bir bakmak için.
İşine nasıl gelirse işte... İşime nasıl gelirse belki de...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder