Menu

24 Aralık 2010 Cuma

Sorularımı sordum. Üşüyorum...

Bu gece soğuk buralar. Burnumun ucu buz gibi. Oysa kalorifer sıcak hala. Belki de üşüyen benim yalnızca...

Kendimle ilgili başka Gökçe ihtimallerini tanımaya çalışırken sorduğum sorular beni daracık bir sokağa itiyor bu gece. O kadar dar ki, kalbim sıkışıyor, boğazım düğümleniyor bu gece.

Oysa onlar yalnızca soru.
Araştırma bir nevi.
Sınırlarımı anlamak için.
Kendimi tanımak için sadece.
Ne kadar beyaz, ne kadar siyah olduğumu görebilmek için.
Sığındıklarımın ne kadar ve nereye kadar yanımda kalacaklarını görmek için.
Sadece soruydu sorduklarım.
Sadece sorularımdı beni bu dar sokakta, soğukta bırakan.
Sadece öylesine, anlamsız sorulardı tüm ruhumu karanlığa çekip beni üşüten.
Kahretsin.
Yalnızca birkaç aptal soruydu beni yalnız bırakan.

Ve yalnızca birkaç küçük soruydu dilimden dökülenler ve aklımda ve aklında bu kadar büyük soru işaretleri çizenler.
Yalnızca birkaç soruydu bize dibimizi gösterenler.
Yalnızca aklımın oyunuydu işte.
Dilimin çözülmesini fırsat bilen ve ortalığa atlayan birkaç küçük şeytandı onlar.

Sordum,
dinledim,
gördüm,
anladım,
şaşırdım,
üzdüm,
şaşırttım,
kızdırdım,
üzüldüm.

Ama gerçekten yalnızca soru sormaktı tek isteğim.

Sadece aklımda bir şeyleri oturtup kendimi daha iyi tanımak, sınırlarımı görmek ve yanlış bir şey yapmamak için.

Ben sorularımı sordum. Üşüyorum...

Hiç yorum yok: